Birgül KAPAKLIKAYA
Bir bebek dünyaya geldiği zaman sadece ağlamayı, yardım istemeyi bilir. Ancak bebek beyninde bir takım kodlarla gelir dünyaya ; Hayatta kalmak, sevilmek, sayılmak, beğenilmek, her istediğini elde etmek gibi.
Hepimiz içimizde bu isteklerle, henüz gelişmemiş, ilkel bir egoyla geliriz dünyaya. Bebeğin en önemli duyguları da korku ve huzurdur. Korku durumunda ağlar ve etrafından yardım ister. Huzurlu ve rahatsa ağlamaz.
Eğer çocuk sorunlu bir ailede büyüyorsa hep korku ve kaygı duygusuyla yaşar.
***
Sorunlu olan evlerde yetişen bebekler o sorunların tüm bilgilerini zihinlerine kaydederler. Halbuki aileler bilinçsizce bebeğin hiç bir şey anlamadığını zannederler. Her insanın içinde bir bilgisayar vardır ve kişi ileriki yaşlarda hep bu bilgisayara kaydedilmiş olan bilgileri kullanır.
Anne çocuğun her istediğini yaparsa ya da çocuk ihmal edilmiş olarak büyürse o çocuk psikolojik olarak sorunlu olarak hayata baslar. Çocuğun kişiliği sorunlu oluşur. İnsanın ailesi bir şekilde kaderine müdahale eder. Çocukken, hatta anne karnındayken bile alınan yaralar insanın tüm hayatını şekillendirir.
***
Bazı insanlar sorunları ne olursa olsun hayata hep olumlu bakarlar ve hep huzurlulardır. Bazıları ise ihtiyaçları olan her şeye sahip olmaya rağmen mutsuz ve kaygılıdırlar.
Kişi nasıl bir ailede yetişmişse ileride gider kendi ailesine benzer bir aile seçer. Acılarla yetişmiş bir insan kendisine benzer, acılı bir eş seçer. Sistem farklı şeyleri tanımaz çünkü. Seçimlerimizi tanıdığımız şeyler üzerine yaparız. Biz değişmedikçe hayatımız değişmez, değişse değişse sadece etrafımızdaki figüranlar değişir. Mekan değişir, zaman değişir ama biz hep aynı biz olarak kalırız.
Neden hep ayni şeyler başımıza geliyor deriz zaman zaman. Neden hep salaklar beni buluyor, ya da hep üçkâğıtçılar…
Çünkü yaşamdan almamız gereken dersin farkına bile varamamışızdır.
Bütün bunların farkına nasıl mı varacağız?
Öncelikle kendimizi tanıyarak tabii ki. Yolunda gitmeyen bir şeyler varsa sorunu dışarıda değil, içimizde arayarak.
Çocukluğumuzda bilinçaltımıza kaydetmiş olduğumuz kirli, yanlış, gereksiz bilgilerden kurtulmamız gerekir. Kendi içimizde yatan tüm negatif duygu ve düşüncelerimizden kurtulup hayata umutla bakmazsak onların esiri olmaya mahkum oluruz.
Her şey düşünceyle başlar. Düşüncelerini değiştirmeyen davranışlarını değiştiremez. Davranışlarını değiştirmeyen ise hayatını değiştiremez.
Biz bu dünyada yolcuyuz, görevli geldik ve gidiyoruz. Görevimiz sevmek, sevilmek, Hz. insan olmak. Kemale ermek. Kendimizi tanıyıp, özümüze dönersek, insanca yaşarsak, uyanıp bize verilen sorumluluğun farkına varırsak, biz değişirsek değişir dünyamız.
Değişip değişimlere, güzelleşip, güzelliklere katkıda bulunanlardan, yüreklere dokunanlardan olmaya ne dersiniz?
Her şey farkındalığımıza, umutlarımıza, niyetlerimize, dualarımızdaki ve davranışlarımızdaki samimiyetimize bağlı.
26 Şubat 2021
Brüksel