İzzet Dönmez
Meral Akşener’in peşine takılarak, MHP’den ayrılan ülkücülerin en büyük gerekçesi;
Sayın Bahçeli’nin ne edip, edip, iktidar kulp’unun bir kenarından tutmamış olmasıdır.
Bu tabanı öfkelendiren en somut olay, 7 Haziran 2015 seçimleri sonrasında oluşan Parlamento dengesinde, MHP’nin mutlaka Hükümet ortağı olması arzu edilmiş olmasıdır.
Peki,
Nasıl olacaktı bu Hükümet işi?
Parlamento’da oluşan aritmetiğe göre, sadece iki tane Hükümet Modeli vardı;
Bir tanesi, Ak Parti ile MHP’nin ortaklığında kurulacak hükümet.
Diğeri de CHP’nin patronajında, HDP’nin de içinde olacağı hükümet.
Ak Parti, hiçbir şekilde koalisyon hükümetine yanaşmadı.
Süreci Erken seçim olacak şekilde yürüttü.
Diğer seçenek, içinde ya da dışarıdan desteğiyle HDP’li bir hükümet modeli.
Tanıdığım binlerce MHP’den ayrılma, İyi Parti’ye sapma ülkücü var.
Hepsi ittifakla içinde HDP’nin olduğu hükümete razı idiler.
Bugün İyi Parti’nin HDP ile aleni ittifakı sürpriz değil yani.
Şimdi dümeni İyi Parti’ye kırmış eski ülkücüler, iktidar havuzundan pay istiyor.
Müteahhit ülkücüler, ihale istiyor.
Çocuklarına iş isteyen yüzbinlerce aile var.
İş o hale gelmiş ki,
Gözler kararmış,
Kandil’den Murat Karayılan inse, onunla dahi ortak olurlar.
1999-2002 yılları arasındaki koalisyon ortaklığı, iktidar nimetini tattırmış onlara.
Bu nimet, çok tatlı bir nimet.
Ortağın HDP olması, PKK olması, onları zerre ilgilendirmiyor.
7 Haziran’dan sonra MHP lideri sayın Bahçeli’nin önüne öyle seçenekler sunuldu ki,
Bunları her babayiğit reddedemez.
- seçenek; CHP+MHP+ HDP Hükümeti,
- seçenek; CHP+MHP azınlık Hükümeti. HDP’nin dışarıdan desteği ile. Başbakan Kemal Kılıçdaroğlu.
- seçenek; Devlet Bahçeli’nin Başbakanlığında bir MHP+ CHP azınlık Hükümeti. HDP’nin dışarıdan desteği ile.
Görüldüğü üzere, bütün hükümet modellerinde, gizli patron HDP.
Dolayısı ile PKK.
Lider Dr. Devlet Bahçeli’nin reddettiği hükümet modelleri bunlardır.
Bu modelleri, elinin tersi ile itmesi, Bahçeli’ye duyulan öfkenin ana nedenidir.
İyi Parti’ye dümeni kıran sözde ülkücülerin tamamı, HDP ile ittifaktan yanaydılar.
Binlercesiyle konuştum.
Bir tek tane aykırı fikir beyan eden çıkmadı.
Şu anda,
HDP/PKK ile ittifaktan rahatsız olan eski ülkücü, yok denecek kadar azdır.
Tıpkı Saadet Partililer gibi,
Birilerinin kinleri, dinleri olmuş durumda.
Bu işte dönüş söz konusu değildir.
Bir daha geri dönüş, asla söz konusu değildir.
İdeolojik kırılmadır bu.
Kemal Kılıçdaroğlu ve avanesinin böyle bir hükümet modelinden zerre miktarı rahatsızlığı olmaz.
Size yeminle söylüyorum,
Murat Karayılan Kandil’den inip, Milli Savunma Bakanlığı istese, Kılıçdaroğlu hiç tereddüt etmeden verir.
MHP çok farklı bir yapı.
MHP, kurulduğu günden itibaren daima “Önce ülkem, sonra ben” demiştir.
Bunun ispatını mı istiyorsunuz?
Hiçbir dünyevi karşılık beklemeden toprağa düşmüş binlerce ülkücü, ispatıdır bu işin.
Şu anda,
-30 derece kar ve soğukta Güney Doğuda PKK ile mücadele eden askerin tamamı ülkücüdür.
İçlerinde bir tek tane CHP’li yoktur.
İşte ispat budur.
Yıl : 1977
İktidarda Milliyetçi Cephe Koalisyonu var.
Meclis Başkanı bir türlü seçilemiyor.
1961 Anayasası, öyle dandik hükümler içeriyor ki;
Meclis Başkanı, Cumhurbaşkanı seçimleri, çok ağır ve aşılamaz maddeler içeriyor.
İktidarda Adalet Partisi, Milli Selamet Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi çoğunluğu olmasına rağmen, bir türlü Meclis Başkanı seçilemiyor ve yasama faaliyetlerine başlanamıyordu.
MHP lideri Alparslan Türkeş “Meclis’te en fazla milletvekili CHP’ye ait. Onların içinden Meclis Başkanı çıkması, teamüllere uygundur” dedi.
O devir, öyle bir devir ki,
Sokakta CHP’liler ile MHP’liler birbirini doğruyor.
Her gün,
Her iki taraftan da onlarca insan ölüyor.
Solun her rengi, tıpkı bu gündeki gibi CHP içinde olduğu için, vuruşan taraflar, MHP’lilerle bir şekilde CHP’lilerdi.
Bütün bu olumsuz şartlara rağmen,
MHP’nin desteği ile 17 Kasım 1977’de CHP Zonguldak milletvekili Prof. Dr. Cahit Karakaş, Meclis Başkanı seçildi.
1979 Senato Ara Seçimlerinde, seçimi CHP hezimetle kaybedince,
Başbakan Ecevit İstifa etti.
Yerine pekala 3. Milliyetçi Cephe Hükümeti kurulabilirdi.
Alparslan Türkeş, buna yanaşmadı.
“Milliyetçi Cephe” adı, muhalefet tarafından çok fena kullanıldı.
Toplumu cephelere ayırıyorsunuz dendi.
Sırf bu olumsuz imaj nedeniyle,
Alparslan Türkeş, eski hükümet ortağı Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ı da ikna etti.
Adalet Partisi azınlık hükümetine dışarıdan destek taahhüdünde bulundular.
12 Eylül darbesine kadar, Adalet Partisi lideri Süleyman Demirel’in azınlık hükümeti görevde bulundu.
2007 yılında, Meclis Toplantı nisabı için ortaya konulan 367 dayatması ve oyunu, MHP’nin Meclis’e girmesi sayesinde bozulmuştur.
MHP, çok büyük bir tuzağı, Meclis’in ayağına vurulmak istenen prangayı kırmıştır.
Başörtüsü yasağının kaldırılma işinin mimarı, Ak Parti değil, MHP’dir.
O prangayı da MHP kırmıştır.
MHP’nin oyları olmasa, bu sorun hala çözülmüş değildi.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin tek başına mimarı, sayın Dr. Devlet Bahçeli’dir.
Hem de siyasi iktidardan hiç bir karşılık beklemeden ve istemeden.
İstemiş olsa, hiç kimse yadırgamazdı.
Ama istemedi.
Yolu hasbelkader MHP’ye düşmüş bazı enkaz zihinliler, Dr. Devlet Bahçeli’nin sahip olduğu o yüce düşünceyi anlayamazlar.
İktidar olmayı, devletin nimet havuzuna bodoslama atlamak olarak bilenler, bu asaletten mahrumdurlar.
Sayın Bahçeli’nin, hiçbir karşılık beklemeden, bu hükümet sistemini kayıtsız, şartsız desteklemesi, babasının hayrına bir tasarruf değildir.
Türk Devleti’nin var olma, yok olma süreci içine girdiğini görmüştür.
Hem MHP’ye, hem de Türk Devletine alçakça kumpaslar kurulduğunu görmüştür.
Bu kumpaslardan biriside Meral Akşener ve avanesine kurdurulan kumpastır.
Tarih, bunların bütün detaylarını yazacaktır.
Bu alçakça kumpasın figüranı olanlar, utanacaktır.
“Devletim ve vatanım” diyenler, göğsü dik olarak gezmeye devam edecektir.
Tarih, affetmez.
Tarihte kimisi Sultan Abdülhamid olarak anılır.
Kimisi de Mustafa Reşit alçağı olarak anılır.