Home YAZARLAR YOLUN SONUNA MI GELİYORUZ?

YOLUN SONUNA MI GELİYORUZ?

by Guncel Haber
0 comment

İzzet DÖNMEZ

Ak Parti kurulalı, tam 20 yıl oldu.

İktidara geleli ise 19 yıl.

Türk Milleti, böyle bir krediyi hiçbir siyasi iktidara tanımadı.

Allah var,

Siyasi iktidarda aldığı bu krediyi en iyi şekilde kullanmaya gayret etti.

Bu arada, işin fıtratı gereği, yokta yanlış işler oldu.

Yanlış giden işlerin, yanlış olduğunu bilmemize rağmen, görmemize rağmen, sesimizi çıkarmadık.

Gördük, görmezden geldik.

Çünkü,

Türkiye  düşmanları, cepheden saldırıyordu.

Düşman, oyununu artık açık oynuyordu.

Çünkü,

Kapalı kapılar ardında çevirdiği dolaplar, artık fayda vermez olmuştu.

Sözün başında hemen şunu belirteyim ki,

Bundan sonra yazacaklarım daha anlamlı olsun;

Yeryüzünde hiçbir  Devlet’in siyasi, askeri, ekonomik gücü sonsuz ve sınırsız değildir.

Her Devlet’in gücün bir limiti vardır.

Güçlerinin limitlerini bilen ülkeler, atacağı adımları da bilir.

Kendisi bir posta dağıtım memuru olan Adolf Hitler, Almanya’nın gücünün limitini bilemediği için, 2. Dünya Savaşında çok feci bir tokat yedi.

Yukarıdaki cümleler, aklınızın bir kenarında dursun.

Türkiye, son 20 yılda bayağı büyüyüp, gelişti mi?

El hak,

Öyle oldu.

Savunma Sanayii yatırımları arttı mı?

Gözle görülür, elle tutulur miktarda arttı.

Peki,

Türkiye, Dünya’da bir süper güç mü oldu?

Bunu diyebilmek için, Türkiye’nin daha 140 fırın ekmek yemesi gerekir.

Haddimizi bilemediğimiz yer burasıdır işte.

Göçmenlerle birlikte nüfusun 90 milyona dayanmış.

Hala milli gelirin 700 milyar dolar bandında.

Kişi başı milli gelirin 8 bin dolara gerilemiş.

Türkiye,

Kalkınıp, gelişmesi için hala yabancı sermayeye muhtaç.

Türkiye,

Kalkınmasını, sanayileşmesini tamamlaması için, yabancı teknoloji transferine muhtaç.

Türkiye,

Enerji açığını kapatmak için, enerji transferine, enerji teknolojisi transferine muhtaç.

Türkiye’de iktidarda kim olursa olsun, bu yalın gerçeklerle yüz yüzedir.

Sayın Cumhurbaşkanı, Ak Parti’yi kurarken “Milli Görüş Gömleğini çıkardım” demişti.

Peki,

Milli Görüş Gömleği, Şile bezinden dokunmuş bir gömlek miydi ki, hemen çıkarılıp, atılıversin?

Sayın Cumhurbaşkanı da, bendenizde İmam-Hatip mezunuyuz.

15 yaşlarından itibaren, Milli Görüş Havuzunda yetiştik.

Ben, sayın Cumhurbaşkanı’ndan yaklaşık 20 yıl önce yurtdışına gidip gelmeye başladım.

Milli Görüş’ün çok ideal görüşler olduğunu, ancak Reel Politika ile örtüşmediğini o yıllar anladım.

Türkiye’yi ve İslam Dünyasını politikanın merkezine koyarsanız, bu görüş bir anlam taşıyor.

Merkezin dışına çıktığın an, hiçbir anlam taşımıyor.

Ben ilk hüsranımı 1970’li yıllarda Avrupa ülkelerini gezmeye başlayınca yaşadım.

Sayın Cumhurbaşkanı da 1994 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildikten sonra, Dünya’nın büyük metropollerini ziyaret ettikten sonra, kafası allak bullak oldu.

“Milli Görüş Gömleğini çıkardım” sözünün gerekçelerini de vaktiyle uzun uzun anlattı.

Türkiye,

Her 10 yılda bir askeri darbe yapılan, kişi başı milli geliri ancak 2 bin doları bulabilen az gelişmiş bir Müslüman ülke.

Tablo bu kardeşim.

Öteye gitmiyor işte.

Başına üstü düz bir şapka geçiren, kıçı kalktıkça darbe yapıyor.

Asker  milleti bu,

Yatırımdan anlamaz,

Üretimden anlamaz,

İstihdamdan anlamaz,

Sanayileşmeden anlamaz,

Küresel rekabetten anlamaz,

Sabit Sermaye Yatırımından anlamaz,

Teknoloji Transferinden anlamaz,

Anlamadığını da anlamaz.

Türkiye’nin bir 50 yılı boşa akıp, gitti.

Ak Parti kurulurken, çok büyük bir heyecan duydum.

Tıpkı benim gibi düşünen,

Tıpkı benim gibi yaşayan,

Tıpkı benim gibi Dünya’daki değişimi, gelişmeyi gören,

Tıpkı benim gibi Dünya ile entegre olmadan gelişmenin ve kalkınmanın imkansız olduğunu gören birileri ülkenin yönetimine talip oluyor diye düşündüm.

Hiç tereddüt etmeden de siyasi destek verdim.

Verdiğim destekten dolayı, bir çok düşmanlar edindim.

Bir çok dostumla kötü oldum.

Bir çok dostumla selamı sabahı kestim.

Hiçbir karşılık beklemeden.

Siyasi iktidarın bazı tasarrufları, bir işadamı olan bendenize trilyonlarca liralık ticari kayıplar yaşatmasına rağmen;

“Yeter ki vatan sağ olsun” dedim ve sineye çektim.

Türkiye Hükümeti, özellikle 2009’dan itibaren, hayati yanlışlarla dolu politikalar üretmeye başladı.

Bu politikaların iç siyasette getirisi çok yüksek oldu, dışarıda faturası ağır oldu ve olmaya devam ediyor.

29 Ocak 2009’da sayın Cumhurbaşkanı, Başbakan iken Davos’ta İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres  ile çok gereksiz bir polemiğe girdi.

Tam bir Milli Görüş refleksi.

Benimde geçmişte sahip olduğum ezberler.

Bakın beyler!

Amerika diye yeryüzünde bir devlet yoktur.

Var olan şey şudur;

Tamamına yakını Yahudi sermayesi olan “Çok Uluslu” bir sermaye devletidir ABD.

ABD = İSRAİL

ABD, aynı zamanda bir lobiler ülkesidir.

Hem Temsilciler Meclisinde, hem de Senato’da  o lobilerin sözü geçer.

Amerika’da ki  en büyük lobi faaliyetini tabii ki Yahudiler yapar.

Ondan sonra Rum lobisi, ondan sonra da Ermeni lobisi  çok güçlüdür.

İsrail’in kurulduğu 1948 yılından itibaren, Amerika’daki Yahudi lobisi, Rum ve Ermeni lobilerine karşı, Türkiye’nin tarafını tutardı.

Çünkü İsrail’in bölgede güvenebileceği tek İslam Ülkesi Türkiye idi.

Amerikan Parlamentosunda 60 yıl boyunca Ermeni Soykırım Tasarılarını bloke eden, Yahudi Lobisiydi.

Bir “ONE MINUTE”  gereksiz yere, her şeyi berbat etti.

Bu yetmiyormuş gibi, tarihi bir hata daha yapıldı.

31 Mayıs 2010 yılında Mavi Marmara adlı bir gemiyle Gazze Sahillerine hayali, bir çıkarma yapıldı.

O günler, saçımı, başımı yoldum.

Derdimi kimselere anlatamadım.

Malum gemi, güya Uluslar arası bir organizasyondu.

Ancak,

İstanbul’dan hareket etti.

Hemen bir hatırlatma yapayım;

İsrail’de Gazze ve Batı Şeria diye bir Filistin Devleti toprağı yoktur.

O topraklar, İsrail sınırları içinde, Arapların yaşadığı yerlerdir.

Dünyaca tanınmış bir Filistin Devleti yoktur orta yerde.

Tıpkı 1974 öncesi Kıbrıs Türklerinin konumu gibidir her şey.

Siz, İsrail’e gitmeden, Gazze’ye geçemezsiniz.

İç çatışmalardan dolayı, İsrail Gazze’ye denizden abluka uyguluyor.

Sen, güya Mavi Marmara Gemisiyle bu ablukayı delmeye çalışıyorsun.

Elinde mantar tabancan dahi yok.

İsrail, defalarca uyardı “Gelirseniz, vururuz”

Mavi Marmara Gemisi, daha Gazze kara sularına varmadan, vuruldu.

Rezil ve rüsva olduk.

Hiç gereksiz yere, bölgede İsrail ile kanlı bıçaklı olduk.

İslam Dinarı,

İslam Ortak Pazarı,

İslam NATO’su oluşturacağımız sözde Müslüman ülkelerin tamamı İsrail safına geçtiler.

Kıymetli dostlar!

Uluslararası siyasette,

Din yoktur,

İman yoktur,

Mezhep yoktur.

Böyle kavramların yerinin hiç olmadığını tarih bize çok acı bir şekilde öğretti.

Demek ki acı gerçekleri hala kavrayamamışız.

Tarihten küçük bir hatırlatma;

Osmanlı’nın Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa, 1831-1833’te Osmanlı Ordusunu yene yene Kütahya’ya gelince, Rus Ordusundan yardım istemek zorunda kaldık.

Bunun benzer onlarca örneği var tarihte.

Bizim sadece İsrail politikamız mı yanlış?

Hayır.

Suriye politikamız, kökten yanlış.

Mısır politikamız, kökten yanlış.

Bana ne Esad’tan?

Bana ne Mursi’den?

Menderes idam edilirken, yeryüzünde bir tek İslam ülkesi, parmağını mı oynattı?

Önce can,

Sonra canan.

Uluslar arası siyaset budur.

Sadece budur.

You may also like

Leave a Comment